Asbaşkanlarımızdan İlhan Ekşioğlu’nun avukatı Prof. Dr. Ersan Şen, aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:
"Son
günlerde bazı televizyon ve gazetelerde, Sayın İlhan Ekşioğlu’nu ve
Fenerbahçe Spor Kulübü’nü hedef alan, Tahkim Kurulu ile Mahkemeyi
etkilemeye yönelik yayın ve yayımlar yapılarak, hukukun evrensel ilke ve
esasları ile kanunların hiçe sayıldığını görmekteyiz. Öncelikle,
tutukluluk halinin suçluluğun göstergesi olmadığını ifade etmeliyiz.
Televizyon programlarında, "peki bu kişiler neden tutuklu, masumlarsa
neden tahliye olmadılar?" şeklinde soru soranların bu yaklaşımı,
Türkiye’de tutuklama tedbirinin ne derece ağır uygulandığını yakından
bilen biz hukukçuları son derece rahatsız etmiştir.
Tutuklama
tedbirinin Ülkemizde ne derece hoyratça uygulandığını, birçok insanın ve
ailenin bu tedbirin hatalı uygulanması nedeniyle telafisi imkansız
mağduriyete uğradığını bilmeyen, görmeyen ve tecrübe etmeyenler, bu
davranışları ile kamuoyunda "şike davası" olarak bilinen ve İstanbul 16.
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen kovuşturmada yargılamayı
etkilemeye çalıştıkları izlenimi vermektedirler. Televizyon
programlarında görev alan bu kişilerin ve konuklarının, sahip oldukları
kamuoyuna rahatça ulaşma imkanlarını olağanca güçleri ile kötüye
kullandıklarını, çok uzun zaman önce başlattıkları yargılama sonucunda
verdikleri hükmü infaz etmeye başladıklarını, hatta suçlu ilan ettikleri
kişiler hakkında kendilerince tesis ettikleri hükümleri programlarında
pekiştirmek için hakaret boyutuna varan, kişilik haklarını zedeleyen,
yargısız infaza dönüşen ve bir gün kendilerine de lazım olabilecek
hukukun evrensel ilke ve esaslarını ihlal eden davranışlar
sergilediklerini görmekteyiz.
Üslubu ve ciddiyeti tartışılması
gereken bu konuşmalara seyirci kalmak, hukukçu kimliğimizi derinden
yaralamaktadır. Savunma makamı olarak bizleri kamuoyu önünde küçük
düşüren ve Sayın İlhan Yüksel Ekşioğlu’nun daha Mahkeme huzuruna çıkma
imkanı bulamadan suçlu olarak algılanmasını sağlamaya çalışmak,
kelimenin tam manası ile acımasızlıktır. Bu kişiler, yargılamayı yürüten
Mahkeme Başkanının ismini bile televizyon programlarında kullanmaktan
çekinmeyerek, dürüst yargılamanın gerçekleşmesine engel olmaya
çalışmaktadırlar.
Gazetecilik mesleğinin temel etik kurallarından
olan, "araştırma ve halkın doğru haber almasını sağlama, iftira,
hakaret, lekeleme, saptırma, söylenti, dedikodu ve mesnetsiz
suçlamalardan uzak şekilde gazetecilik mesleğinin ifa edilmesi
gerekliliği, kişilerin kendisini savunamayacak durumda bırakılarak
haksız suçlamalara muhatap olmasının önüne geçilmesi" esasları, bu
televizyon programlarında hiçe sayılmaktadır.
Basın hürriyeti
kullanılırken, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunmaya değer
olmadığını hiç kimse söyleyemez. Basın hürriyeti, bu hürriyeti kendisine
dayanak alan kişilere, hedef alınan kişi hakkında ne isterse
söyleyebilme ve yorum yapabilme, toplum önünde suçlu gösterme, küçük
düşürme ve en önemlisi bireyi karalama hakkı vermez. Eğer basın mensubu
kendisinde bu hakkı görmekte ise, en azından mağdur olduğunu düşünen
bireyin de cevap hakkının varlığı kabul edilmeli ve birey bu haktan
mahrum edilmemelidir (Anayasa m.32). Müvekkilimiz ise, 10 ayı aşkın
süredir Metris Tutukevi’nde tutuklu olup, aradan geçen bu uzun sürede
hakkında yapılan yayın ve yayımlara karşı cevap hakkını kullanabilecek
imkanının olmadığını programı yapan kişiler de bilmektedirler.
Tek
başına kullanıldığında delil olarak bile vasıflandırılamayan ve bulgu
düzeyinde kabul edilen telefon dinlemelerinin hukuka aykırılığına ve
hukuka uygun olsa bile tek başına iddianın kanıtı olamayacağına dair
hukuksal gerçekler, her nedense anılan programlarda bilinçli şekilde
görmezden gelinmekte, hukuk devleti olan Ülkemizde sahip olduğumuz hak
ve hürriyetler ayaklar altına alınıp yıpratılmakta ve
itibarsızlaştırılmaktadır. Hukuk devleti ilkesinin geçerli olduğu
ülkelerde, sadece telefon görüşmelerinden hareketle kimsenin mahkum
edilemeyeceği gerçeği karşısında, bu konuşmaları televizyon
programlarında rota edinmiş kişilerin, görüşmelerde suç içeriği olduğu
yönündeki iddialarını ispatla yükümlü olduğu açıktır. Bu programlara
katılanların, telefon dinleme tedbirinin hukuka aykırı uygulandığı
konusundaki haklı itirazlarımıza rağmen, "toplumu ilgilendiren bir dava
ile ilgili bilgi verdikleri" gerekçesine sarılarak, karalama
kampanyalarını yürütmeleri kabul edilemez.
Sübjektif kanaat ve
yorumla, zan ve tahminle mahkumiyet kararı verilememesine rağmen, bu
programlarda kişilerin son derece kolay bir şekilde suçlu ilan edilmesi
hukuk devleti olmanın gerektirdiği tüm ilke ve esasları yıpratmakta,
savunma makamını itibarsızlaştırmakta ve toplum nazarında başlatılan
karalama kampanyasının, yargılamaya da tesir etmesine neden olmaktadır.
Üzülerek
izlediğimiz ve 10 ayı aşkın süredir cevap vermek yerine sukunetle
tahammül ettiğimiz bu programların basın özgürlüğünün kötüye
kullanılması suretiyle gerçekleştiğini, bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyeti yasalarının her vatandaşına ayırım gözetmeksizin sunduğu
güvence ve sağladığı imkanların ayaklar altına alındığını, nerede ise
her hafta yayınlanan bu programlarda İlhan Yüksel Ekşioğlu’nu suçlu ilan
edilmesinin, kendisi ve ailesi için telafisi güç ve hatta imkansız
yıkıma neden olduğunu ifade etmek isteriz.
Son derece umursamaz
tavır ve sınırsız özgüvenle, İlhan Yüksel Ekşioğlu’nu suçlu ilan eden ve
yargısız infaz yapan bu programlar, telefon görüşmelerinden ibaret
bulgular dışında, ceza yargılamasının usule uygun gerçekleşmesi için
gerekli somut delil bulunmadığını bildiklerinden, karalama
kampanyalarını pekiştirmeye ve müvekkili suçlu gösterme amaçlarını
kuvvetlendirmeye çalışmaktadırlar. Aylardır devam eden bu sürecin,
kişilerin haklarını ve yürürlükte bulunan Türkiye Cumhuriyeti
kanunlarını hiçe saymak pahasına bir kamuoyu oluşturmayı hedeflediği,
Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ve en önemlisi
habercilik etiğini ihlal ettiği gözler önünde iken, objektiflikten uzak
bir şekilde taraflı yayın ve yayımlara hız verilmesi, Türk Ceza Kanunu
m.288’de düzenlenen adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu
oluşturduğu da bir gerçektir.
Toplumsal barışın gerçekleşmesini
engelleyen, masumiyet karinesini tanımayan, hukuk devletinin bağlı
olduğu hak ve hürriyetleri ihlal eden bu televizyon programlarının, 10
ayı aşkın bir süredir yol açtığı haksızlıklar sebebiyle, İlhan Yüksel
Ekşioğlu’nun ve ailesinin uğradığı maddi ve manevi yıkımla ilgili yasal
başvuruların yapılacağını bildirmek isteriz.
Saygılarımızla,
İlhan Yüksel Ekşioğlu
Müdafii
Av. Prof. Dr. Ersan Şen"